Sessiz Bir Bekleyiş Var Ülkemde...


Sessiz Bir Bekleyiş Var Ülkemde...

Kimin neyi beklediğini bilmediği bir süreç yaşıyoruz...

Şükür, hamd ve tevekkül boyutunda olan kişilerde gördüğüm mücadele noktası yine iyi olup daha bir kabul ediliş var...

Ekonomi üzerine konuşma konusunda had sınırlarımı aşmak istemiyorum ama dar bir boğazdan geçtiğimiz aşikâr. Eski yönetim anlayışı ile yaşadığımız süreçlerde “kemerleri sıkalım” söylemi vardı; Şimdi ise “kamuda tasarrufa gidelim” formülü var. Kim ne kadar kamuda tasarruf politikası uyguluyor bilemiyorum ama özel işletmelerde mecburi tasarruf politikası yapmak zorundayız. Yaşam kalitemizi muhafaza etmek için ise tasarruf tedbirleri yetmiyor, bir koşarken iki koşmak gerekiyor. Açıkçası bunu reddetmiyorum. Her daim işini iyi yapmak lazım ilkesini savunurum fakat attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmeli. Aksi durumda maddi ve manevî demoralize olmuş bir kitle görüyorum.

Meslek olarak her düzeydeki kişilerle sohbet etme fırsatımız oluyor. Bol sıfırlı iş piyasasını çeviren kişiler ile sıfırı az olan kişiler arasında sorun olarak görünen şeyler aynı. Sebep nedir diye cevaplar aramaya kalktığımızda ise herkesin verecek bir sürü cevabı var. Haklılık payları çok yüksek, doğru ya da yanlış olabilir ama herkes konuşuyor. Özellikle de siyaset konuşuyor. Naçizane siyaset “insan kazanma” sanatıdır diye düşündüğüm arenayı ben bile artık çok ve boş konuşma diye düşünmeye başladım. Sonuç ve Çözüm nedir dediğimde verilen cevaplar, önerilen şeyler o kadar matematiği yapılmamış yanıtlar ki, Tembele iş söyle sana akıl versin cinsinden...

Ülkemiz, artı ya da eksilerine rağmen belli bir noktaya geldi. 18 yıl önce yapılan siyaset vaatleri ve hedef politikaları ile 2020’li yıllardaki hedef politikaları aynı olmamalı. Dijital dünyaya entegre olacak projeler ile yürümek gerekiyor. Her şeye hayır diyen bir anlayış ile ben ne yaparsam doğru yaparım anlayışı arasında farklı bir mantalite yok. Her ikisi de vatandaşı yoruyor.

Rahmetli TURGUT ÖZAL yıllar önce “Bizi AB’ye almayacaklar. Biz bu süreçte çalışmayı, kriterler oluşturma sürecinde gelişmeyi yakalayacağız” demişti. Bugün ise biz bu noktadayız. Sözde adalet, güvenlik, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararası düzeyde sağlamayı misyon edinmiş Birleşmiş milletler bugün, boş milletler platformu gibi oldu aslında. Hedefleri ülkemizde vanaları kapatılan petrol yatakları ve zenginlikleri. Birlik ve Beraberliğimizi daha fazla güçlendirmek zorundayız. Müslüman safları sıkı tutacak, yoksa emperyalizmin kucağına oturacak. Vuran da, vurulan da cihat yaptığını zanneder hâle geldi...

Sonuç, Akıllı ve Ahlaklı olmak zorundayız...


Yayın Tarihi: 30/01/2020