KENDİ DUHANIMIZI YARATIYORUZ...


KENDİ DUHANIMIZI YARATIYORUZ...

İnsanlık tarihinde görülmemiş tehditler bizleri ve neslimizi çepeçevre kuşatmaya başlamış durumda.

İngilizcesi “ fear of missing out ” olarak bilinen, FOMO olarak kısaltması olan ve benim literatürden bağımsız olarak, güncelden dışlanma korkusu (GDK) olarak kullanılan bu kavram, son zamanlarda sanal dünyada ve sosyal medyada daha fazla ve sürekli yer alma isteği olarakta karşımıza çıkmaktadır.

Çağımız insanı için ciddi bir tehdide dönüşmeye başlayan bu güncelden dışlanma korkusu, aslında yeni bir durum değil, hatta insanlık tarihi kadar eskidir bile diyebiliriz. Ancak akıllı telefonların ve sosyal medyanın yaygınlaşması bu durumu içinden çıkılmaz bir hale getirdi ve birçok kötü kullanıma müsait hâle dönüştürdü...

Yani medyadan duyduğumuz gibi,  bir internet sitesinden  çabuk ve kolay para kazanma sistematikleriyle  kitlesel yığınların dolandırılmalarından tutun, çabucak satın almaya yönlendiren ve diğerlerinden geri kalmamayı fısıldayan,  sınırlı süreli indirimli ve  sınırlı stok tanıtımlı ürün satış tekniklerine kadar hepsi, bir nevi herkesle bir olma ve dışarda kalmama, belki de fırsatı kaçırmama korkusundan kaynaklanan davranışlar ticarette etik ve ahlâk kaidelerini yok etmeye başlamıştır.Nasıl olsa yüz göz olmuyorum.Satış kaidelerini de meşru düzeneği kuruluyor çark dönmeye başlıyor...

Birçok kişide mağdur oluyor. Hiçbir hukukî hakka da sahip olamıyor maalesef...

Bu demek değil ki internet satışlarına karşıyız. Bilindik ürün, markaların erişim ve ulaşım kolaylığı sağlanması hayatı kolaylaştırması muhteşem bir hizmet.

Daha da ileri gidilecek olursa, sürekli gündemde olabilme arzusuyla, paylaşacak bir şey bulamadığında hiç olmazsa, yediği yemeğin resmini paylaşma ve az bir zaman boşluğunda istemsiz olarak elinin hemen telefona gitmesi gibi davranışlar, bir anlamda dışlanma korkusu, belki de bir çeşit bağımlılık veya sürekli güncelde olmaya çalışmayla ilgilidir demek, çok da yanlış bir ifade olmayacaktır. Diğer bir bakış aşısı ile ellerin ilk fırsatta telefon ekranlarına kayması, anı kaçırması, sosyal ortamlardan kopmasını gibi pek çok psikolojik ve sosyolojik travmalarla dolu toplum haline geliyoruz kanısındayım.

Sosyal medyayı bir haberleşme aracı, reklâm ve tanıtım platformu,  arkadaşların, dostların, akrabaların birbirleriyle anlık haberdar olabilme zemini, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin takip edilebildiği muazzam bir iletişim ağı olarak kullanmak en doğru ve en mantıklı boyutudur.

Aksi takdirde sosyal medya dediğimiz bu muazzam fırsatı, çılgınlık seviyesinin sürekli artırılmak zorunda kalındığı, manipülasyon ve yalanın teknoljik suretlere büründüğü, itibar suikastlerinin pervasızca yapılabildiği, gençlerin parlak dimağlarının darmaduman edildiği, üstüne üstlük,  her birimizin cebinde taşıdığı büyük bir belaya dönüştürmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Şüphesiz ki en doğruyu Allah (cc) bilir. Duhan suresinde geçen “  Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır” Ayet-i Kerimesindeki duhan yani duman ifadesini araştırdığımda,duhan kelimesi yeri kaplayacak ve gecesi gündüzünden daha yakıcı olacak bir çeşit duman olarak belirtillirken, başka bir açıdan da, geçmiş dönemde kıtlıktan kaynaklanan bir göz kararması veya bakışın bulanıklaşması olarakta ifade edilebilmektedir.

Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisindeki Duhan ile ilgili bölümde verilen bilgi; “Bu sûredeki duhân ile kıyamet alâmetlerinden olan duhânın aynı olduğunu söyleyenler olmuşsa da bunların birbirinden farklı olduğunu ileri sürenler çoğunluktadır. Zira biri zuhur etmiş ve geçmiştir, diğeri ise zuhur edecektir” şeklindedir.


Yayın Tarihi: 13/06/2022 - 10:54