Atatürk’ü Anmak ve Anlamak


Atatürk’ü Anmak ve Anlamak

Bugün Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün ölümünün 81.yıl dönümüdür. Yakıştırmalı bir tarihle 19 Mayıs 1881’de Selanik’te çarpmaya başlayan o soylu yürek 81 yıl önce bugün İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında durmuştur.

Bizler,1938’lerden bu günlere her 10 Kasımlarda o’nu anmak için toplanmış; Kimi zaman o’na övgüler dizmiş, kimi zaman ağıtlar yakmışız; yakmışız da, bu tür biçimsel törenlerle o yüce insanı andığımızı sanmışız. Biz iki Mustafa Kemal’den hep ölümlü olanı anmış, hep ölümlü olan Mustafa Kemal’e yaşlar dökmüşüz de, ölümsüz olan, milletin içinde yarattığı Mustafa Kemal ülküsüyle çalışmamızı, ya şamamız gerektiğini düşünmemişiz. O tek adamın ölüm yıldönümlerini, artık bir yas günü olarak sınırlandırmanın doğru olmayacağını anlamalıyız. Atatürk’ü anmak demek, onun düşüncelerini eylemlerini, yaptıklarını ve yapmak istediklerini duygusallıktan uzak, akılcı bir yaklaşımla kavrayabilmek demektir.

10 Kasım günleri kanımca Türkün, Türk gencinin, Atatürkçülük çizgisinde Ata’sına, eylemleriyle bağlantılı bir hesap verme günü olmalı. Umut ve güven kaynağımız olan gençler, bunu düşünmek ve yapmak zorundadır. Bir yazarımız, ”Bana Atatürk’ü anlatın, nasıl bir kişiliktir biçiminde bir soru yöneltseler; onlara ‘’Atatürk’ü anlatılamayan, okundukça anlaşılan; anlaşıldıkça okuma gereği duyulan bir önderdir” der. Biliyoruz ki Atatürk, rastlantıların ortaya çıkardığı bir önder değildir. O, ülkesinin yaşadığı durumu, ülkesiyle birlikte yaşamış; günün adamı olmak için değil, geleceğin adamı olmak için çalışmış, olayları yönlendirmiş bir kişidir.Mustafa Kemal’in kişiliğini anlamadan Türk Kurtuluş Savaşını ve Türk Kurtuluş Savaşını anlamadan da devrimci  Atatürk’ü anlamanın olanağı yoktur.Onun kişiliğinin en çarpıcı yanı kanımca gerçekçiliğidir. Gerçekçi bir düşün adamı olarak o, tüm esinini, hayal gücünden değil yaşadığı ortamdan, kendi toplumundan, toplumunun yürekli ve inançlı insanlarından almıştır.

Atatürk’ün gerçek değerini ve büyüklüğünü kazandığı günü, kazandığı Kurtuluş Savaşı, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve başardığı çeşitli devrimlerle özetleyebiliriz. Ancak Mustafa Kemal, bütün bunların üstünde çok değişik bir yön gösterir.

Dört yıl süren çetin bir dünya boğuşmasının bütün yorgunluğunu, yokluğunu, yoksulluğunu, taşıyan bir toplum içine fert-i millet olarak girip, o topluma vurulmak istenen tutsaklık zincirini parçalayarak dünyaya bağımsızlıkların yok edilmeyeceğini en sert biçimde … Ve bu haklı bağımsızlık savaşından başarıyla çıkan Mustafa Kemal’dir. Bunun içindir ki her bağımsızlık boğuşmasının ve milliyetçilik kıpırdayışında onun adı geçer. O Kurtuluş Savaşı sonrası şunları söylüyor: ”Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam; Uzaktan, bütün doğu uluslarının da uyanışlarını öyle görüyorum.

Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine uluslar arası hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen yeni bir çağ egemen olacaktır. Atatürk güçlü kişiliğiyle,toplumumuzu çağdaş uygarlık alanında layık olduğu demokratik bir toplum düzeyine ulaştırmayı düşünüyordu. Atatürkçülük, bu düşüncenin özüdür. Atatürkçülük öyle der sınırlar içinde dondurulmuş katı bir sistem olarak düşünülemez. Atatürkçülük, geleceğe dönük, çağdaş gelişmelere açık, aklın öncülüğünde yürüyen bir sistemdir; özgürlükle,bağımsızlık özdeştir.

Atatürkçülüğün temelinde her şeyden önce halk sevgisi, insan sevgisi yatar. Bu da hümanizmin özünü verir. Atatürkçülük görevlerimizin bilincinde olmamızı, kişi ve toplum olarak çok çalışmamızı, hiçbir zaman ve hiçbir yerde en küçük bir yılgınlık göstermememizi, birleşip kaynaşmamızı, bir bütün olarak ülkeyi kalkındırmamızı, yeni yapıtlarla buluşlarla Türklük dünyasını zenginleştirip süslememizi, gençlik olarak bize emanet edilen Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini sonsuza dek kollamamızı, korumamızı istemektedir. Biliyoruz ki büyük insanlar yalnız yaşadıkları zaman değil, geleceğe hükmederler.  Atatürk, daima bizimle yaşayacak; gelecek kuşaklara aynı inancı verecek, aynı ışığı tutacaktır.

Onun yaktığı meşela, yüzyıllar ötesine aşacak güçtedir. Tarihin bu en büyük insanı önünde saygı ile eğiliyor; ona görevlerimizi onun gösterdiği doğrultuda yapacağımıza, yolundan sapmayacağımıza ve Atatürk ilkelerini, bayrağını bırakmayacağımıza gençlik olarak, ulus olarak söz veriyoruz.


Yayın Tarihi: 08/11/2019