Mezarlıkdaki Tarih; Bafra Büyük Camii Haziresi


Mezarlıkdaki Tarih; Bafra Büyük Camii Haziresi

Bafralılar olarak Büyük camide namaz kıldık, avlusunda ulu serviler altında soluklandık, şadırvanında abdest aldık defalarca yanından geçtik ama gözümüz hep caminin kıble yönündeki etrafı duvarlarla çevrili haziresindeki eski mezarlara takıldı.

Gösterişli sanat eseri mezar taşlarına sahip bu mezarlarda medfun olanlar kimlerdi. Hep merak ettik durduk.  Büyük Camiʻ, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde bahsettiği iki camiden birisidir. Eser Köprülü Mehmet Paşa’nın eşi Köprü Voyvodası Yusuf Ağanın kızı Ayşe hatun tarafından 1672’de inşa ettirilmiştir. İnsanları çok farklı ruh iklimine götüren caminin kıble yanında yamuk dikdörtgen bir alanda bulunan etrafı duvarlarla çevrilmiş haziresinde 19 mezar bulunmaktadır. Bunların bir kısmı yörenin meşhur Âyan aileleri Canikliler ve Hazinedarzâdelere aittir. Mezarlardaki tarihler 1694-1841 yılları aralığındadır. Mezar taşlarında geçen tarih ve isimler şu şekildedir: Fatıma (1694),  Bozoğlu Hacı Ahmet Ağa (1739),  Bozzâde Hacı Muhammed Ağa (1767), Muhammed Kaşif Efendi (1775),  Erzurum Seraskeri Hacı Paşa’nın eşi,  civarın büyük müftüsünün kızı ve Vezir Battal Seyyid Hacı Hüseyin Paşa'nın annesi Havva Hanım (1776),Vezir Battal Seyyid el-Hac Hüseyin Paşa (1801),  Selim Ağa'nın eşi Nezaket kadın (1812 ), Hazinedar Süleyman Paşa'nın yeğeni Seyyit Ali Bey (1812 ), Canikli Ali Bey'in yeğeni  Şerif Tutî (Dudu) Hatun (1812),  Hacı Ahmet Ağa'nın kızı Emine Hatun (1812 ), Tayyar Paşa'nın annesi, Battal Hüseyin Paşa'nın eşi Fatıma Selva Hanım (1812), Süleyman Paşa'nın Kuyumcular Kethüdası Seyyid Hacı Ali Ağa (1820),  Terme Vergi Tahsildarı Süleyman Ağanın eşi Hatice Hanım (1825),  Süleyman Paşazâde Memiş Paşa'nın kızı Emine Hanım (1829), Sokak Kaptan Hacı Ahmet Ağa (1834), Bafra Kaymakamı Ahmet Bey'in annesi Naime Hanım (1841). Bu hazirede medfun kişilerin en önemlisi Caniklizâde Hacı Ali Paşa'nın oğlu Seyyit Battal Hüseyin Paşadır. Kimdir bu Caniklizâde Seyyid Battal Hüseyin Paşa?

            

16. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti, dünyadaki yeni gelişmelere ayak uyduramamış içte ve dışta zayıflamaya başlamıştır. Taşradaki gücünü kaybeden devlet idareyi yerel hanedanlara yani Âyan ailelerine bırakmıştır. Âyan; bir şehir veya kasabada ileri gelen kimseler anlamına gelmektedir. 1726’da çıkarılan bir fermanla Enderûndan yetişenlerin vali olarak tayin edilmesinden vaz geçilip her sancak ya da vilayetin yerli ağalarından oralara vali yapılması yolu açılmıştır. Anadolu’da 17. yüzyılın sonlarında kurulan ve özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısında ülkenin her yerinde görülen Âyanlar hazine adına vergi toplama yükümlülüğünü mültezim sıfatıyla ele geçirmeleri ile kendi bölgelerinde birer derebeyi olup çıkmışlardır. Devlet ihtiyaç duyduğu parayı ve askeri yerel nüfuz sahiplerinden temin etmek zorunda kalmış, bu durum merkezi idareyi taşra karşısında acze düşürmüştür. Elindeki imkanları devletin kullanımına vermeyi kabul eden derebeyler bunun karşılığında sancaklarda muhassıllık (Devlete ait vergi ve resmleri toplayan görevlilere verilen ad), mütesellimlik (Beylerbeyinin veya sancak beyinin vekili olarak onların sefere gittiklerinde veya görev bölgelerine gitmedikleri zamanlarda yerlerine bakan, vergileri toplayan görevlileri ifade eder) gibi görevlerin yanı sıra kapıcıbaşılık, vezirlik gibi rütbelere de ulaşmışlardır. Güçlerini artıran hanedanlar devlet ve rakip gördükleri komşu ayan ailelerle çatışmaya girmişlerdir. 18. yüzyılın ikinci yarısında Kuzey Anadolu'nun idaresi ile görevlendirilen Caniklizâdeler de söz konusu ayan ailelerinden birisidir. Caniklizâdelerin kurucusu Canikli Hacı Ali Paşadır. Canik Sancağı muhassıllığı, Trabzon valiliği, Kırım Seraskerliği yapmış, Kafkasya'daki üstün hizmetlerden dolayı Paşalık makamına getirilmiştir. Caniklilerin Karadeniz kıyılarından Anadolu’nun iç bölgelerine doğru nüfuzlarını yaymaları Orta Anadolu'nun güçlü hanedanlarından Çapanoğulları ve onların temsilcileri ile aralarının açılmasına ve rekabete girmesine neden oldu. Bu rekabetten dolayı bir dönem devlete ters düştü, tüm görev ve unvanları elinden alındı. Bu süre zarfında oğlu Hüseyin Battal Bey’le Kırım’a kaçtı. Hakkında yazılan belgelerde oğlu ve kendisi için firari ve hain sıfatları kullanıldı. 2 yıl Kırım’da kalan Ali Paşa saray bürokrasisinin araya girmesiyle affedilerek tüm yetki ve unvanları geri verildi. Erzurum valiliği sırasında 1785’te vefat etti.

Canikli Ali Paşa'nın 1785'te ölümü üzerine büyük oğlu Kapıcıbaşı Battal Hüseyin Bey vezirlik ve Erzurum beylerbeyliğine ve şark seraskerliğine tayin edilmiştir.1786’da Trabzon da onun İdaresi altına verilmiş, aldığı bu idari görevler ve görev süresince devlete olan hizmetleriyle Caniklizâdelerin mevcut güç ve nüfuzunu devam ettirmeyi başarmıştır. III. Selim döneminde nüfuzundan yararlanılan vali ve komutan olmayı başarmıştır. Battal Hüseyin Bey daha sonra Suriye'deki asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Halep eyaleti ve Şam valiliği ve ayrıca Hac Emirliği görevleri verildi. 1787-1792 Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı sırasındaki gelişmeler Canikli ailesi için tam bir yıkım olmuştur. Bu dönemde Caniklizadeler verilen görevleri zamanında yerine getirmemeleri, gayretsizlikleri halka karşı yaptıkları zulümler aile fertlerine büyük darbeler indirdi.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı Battal Hüseyin Paşa’nın Anapa’ya Tayini şu şekilde anlatıyor;

“Battal Hüseyin Paşa 1788’de Trabzon valiliğine getirildi. Anapa üzerine gönderildi Kafkasya’da önemli bir konumda olan Anapa’nın Ruslar tarafından işgal edilmemesi için önlem almak III. Selim Battal Hüseyin Paşayı yardıma göndermek istemiş ancak görev yerine gitmemiştir. III. Selim Battal Hüseyin Paşayı tehditkar şekilde uyardıktan sonra, Anapa’ya kendisinden istenmiş olan 10.000 kişilik kuvvet yerine birkaç yüz kişilik kuvvetle görev yerine gitmiştir. Battal Hüseyin Paşa kalesinde sağa sola emirler gönderiyor ama kendisi bizzat savaşa girmiyor. Kafkas halklarından olan Kabartaylar Rus kuvvetlerine karşı Osmanlıdan yardım istemişlerdir. İstanbuldan yardım ediniz emri gelince Battal Hüseyinin emrinde bulunan 30.000 asker ve 40 topla Anapadan yola çıkılmıştır.2 günlük yol, türlü bahanelerle 2 ayda ancak alabilmiştir. Kabartay beyleri ordugaha gelip 30.000 kişilik orduyla Hüseyin Paşanın emrine girmeye hazır olduklarını belirtmişlerdir. Kabartaylar stratejik önemi olan Gümü bölgesinin Ruslardan evvel ele geçirerek burada tedbirat alınmasını istiyorlardı. Battal Hüseyin bunu kabul etmedi.Delibaşının emrine bir miktar asker vererek Rusların üzerine gönderdi fakat başarılı olmadı.Ruslar karşı saldırıya geçerek Osmanlı kargahına kadar geldiler. Bu karışıklıklar sırasında Battal Hüseyin Paşa Rus kuvvetlerine teslim olarak Rusya'ya kaçtı.Bunun üzerine Anapa seraskerliğine Canikli Ali Paşanın kölelerinden olan Erzurum ve Trabzon valisi bulunan Sarı Abdullah Paşa görevlendirilmiştir. Abdullah Paşa’da bir takım sebeplerden dolayı görev yerine gitmeyince Kabartayların yardım ümitleri her geçen gün azalmıştır. Bunu fırsat bilen Ruslar saldırıya geçerek Kafkasya'da önemli bir nokta olan Anapayı ele geçirmişlerdir.”

Artık adından belgelerde hain ve asi olarak bahsedilecek olan Battal Hüseyin Paşa, kimilerine göre kaçtı kimilerine göre ise esir düştüğü Rusya’da oğlu Tayyar Mahmut Paşa ile 9 yılı geçecektir. Devlet ailenin elinde bulunan tüm görevleri almış kendisinden yıllarca hain ve asi olarak bahsedilmiştir. Osmanlı Devleti'nin dostu olarak bilinen Fransa'nın 1798’de Mısır'a saldırması üzerine Osmanlı Devleti ezeli düşmanı olan Rusya ile ittifak kurunca barış siyasetinin etkisiyle Rus Çarı I. Pavel’in arabuluculuğu ve oğlu Tayyar Mahmut çalışmalarıyla Battal Hüseyin Paşa affedilmiş ve birtakım görevleri tekrar iade edilmiştir. Osmanlı Devleti Mısır'ın işgali üzerine   Battal Hüseyin Paşa ve ailesinden destek beklendiğinden Battal Hüseyin Paşaya vezirlik ve Trabzon valiliği verilmiştir. Oğlu Tayyar Mahmut Paşa’ya Canik ve Amasya sancakları verilmiştir. Daha sonra Trabzon sancağını  oğluna bırakarak Canik sancağını alıp Erzurum Valisi olan Battal Hüseyin Paşa 1801 yılında Mart ayında vefat etmiştir. Canik sancağı'nın başına oğlu Tayyar Mahmut Paşa geçti. Tayyar Paşa III. Selim zamanında Nizam-ı Cedite karşı çıktı ve isyan etti. VI. Mustafa zamanında affedilip sadaret Kaymakamlığı görevine getirildi. Böylelikle Caniklizâdelerden birisi ilk kez  devlet yönetiminde sadrazamdan sonra en yüksek mertebeye getirildi. Ancak II Mahmut'un tahta çıkmasıyla önce sürgüne gönderildi ardından da idam edildi. Böylece yarım asır süren Kuzey Anadolu'daki Caniklizâdeler devri sona erdi. Caniklizâdelerden sonra Canik sancağına  Hazinedarzâde ailesi görevlendirildi. Görev süresi (1807-1846) yılları arası olmuş daha sonra devlet bu ayan aileyi de etkisiz hale getirmiştir.

Canikli Ali Paşa, dönemin vali ve kumandanlarından farklı biçimde bir aydın zorba yönetici olarak geçmektedir. Yazmış olduğu nasihatname özelliği taşıyan Tedâbîrü’l-Gazavat adlı eser bunu kanıtlar. Ayrıca görev yaptığı bölgelerin imar inşasıylada meşgul olmuştur. Bafra Cumhuriyet Meydanında Hükümet Konağının yanındaki Ali Bey çeşmesi onun döneminde, onun tarafından 1753’te yaptırılmıştır. Canikli Ali Paşa'nın eşi, oğlu Battal Hüseyin Paşa, Battal Hüseyin Paşa'nın eşi ve Tayyar Mahmut Paşa'nın annesinin mezarları Bafra’daki Büyük Camiinin haziresinde medfundur.            

Battal Hüseyin Paşa, Bafra’da kabri olan en yüksek dereceli Osmanlı devlet adamıdır. Bazıları kendisini Samsun evliyaları arasına bile almıştır.Fakat devlet adamına saygının zamanla evliyalığa dönüştüğünü görüyorüz.Caniklizâdeler döneminde adeta Bafra bir dönem merkez olmuştur.Caniklizâdelere ait , Bafra, Çarşamba, Vezirköprü’de büyük çiftlikler ve konaklar bulunmaktadır.Bafra’da Caniklizâdelere ait bazı çiftlikler şunlardır; Karaköy, Gölavuş, Şehriban, Atabey, Kaldalapa, Uzunkuz, Engiz’dir. Battal Hüseyin Paşa'nın oğlu Tayyar Mahmut Paşa’ da Bafra’da önemli eserler yaptırmıştır. Hâlâ ayakta ve ibadete açık olan Tayyar Paşa Cami, 1942’de yıkılan meydandaki Paşa Hanı, Cumhuriyet meydanında günümüzde  Ziraat Bankasının olduğu yerdeki Paşa Hamamıdır. Tayyar Mahmut Paşa Çarşamba’ya medrese, kütüphane, okul yaptırmıştır. Siyasi alanda isyancı olarak anılsa da Tayyar Mahmut Paşa şairane bir ruha sahiptir. İşte Bafra Büyük Camiinin haziresinde yatan Caniklizadelerin  kısaca öyküsü.

Sevgi ve Selamlar

Emin Günaydın / Tarihçi-Sosyolog

KAYNAKÇA

1-BAYRAKTAR, Sami, Samsun ve Bafra Ulu Camileri, Samsun Araştırmaları, III. Kitap, Samsun 2013, s.43-86.

2-CEYLAN, Eda, Caniklizade Battal Hüseyin Paşa, O.M.Ü.S.B.E., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.

3-DARKOT, Besim, “Samsun”, İ.A., C. X, MEB Yayını, İstanbul 1980, s. 172-178.

4-KARAGÖZ, Rıza, Canikli Ali Paşa, TTK Basımevi, Ankara 2003.

5-MERT, Özcan, “Canikli Ali Paşa Ailesi”, TDVİA, C.7, TDV Yayınları, İstanbul 1993, s.151-154.

6-NEFES, Eyüp, Samsun Yöresindeki Tarihi Mezar Taşları, O.M.Ü.S.B.E, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Samsun 2002.

7-SERBESTOĞLU, İbrahim, “Ayanlar Çağında Amasya’nın İdaresi: Caniklizadeler ve Amasya”, Uluslararası Akdeniz Medeniyetleri Sempozyumu, Girne/Kıbrıs, 8-10 Kasım 2016, s. 59-82.

8-UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi-Karlofça Anlaşmasından XVIII. Yüzyılın Sonlarına Kadar, Cilt. 4, Kısım.1, TTK Basımevi, Ankara 1995.

9-GÜNAYDIN, Emin, Fotoğraf Arşivi

10-YILDIRIM, Erkan, Fotoğraf Arşivi


Yayın Tarihi: 19/03/2021