Eğitim Proğramları Bizi Çağın Gerisinde Nasıl Bırakır


Eğitim Proğramları Bizi Çağın Gerisinde Nasıl Bırakır

Eğitim programları bizim geleceğimizi şekillendiren yol haritalarıdır. Eğitimin de en çağdaş argümanlarıdır. Bir ülkenin geleceği ne kadar parlak olduğunu keşfetmek için “geleceğimiz gençlerimiz, çocuklarımız” sloganının altı ne kadar dolu olduğunun göstergeleri eğitim programlarına bakmak yeterli olacaktır.

Çok değerli bir eğitimcimiz; “19.yüzyılın programlarıyla 20.yüzyılın okullarında 21.yüzyılın insanını yetiştirmeye çalışıyoruz” durumumuzu özetleyen ifadesini kullanmıştı.

İşte eğitimimizdeki birçok düğümlenmiş, görmezlikten gelinen sorunun temellerine vurgu olan bu sözden havanda su döğerek oyalanan insan kaynaklarımız işlevsizleştiriliyor.

Çağın ihtiyaçlarına cevap veremeyen; çağın gerisinde kalan eğitim programlarımız en değerli insan kaynaklarımızın ihtiyaca göre planlanamayıp israf edilmesine neden olmaktadır.

Hazreti Ali’ye ithaf edilen “çocuklarınızı onların çağ koşullarını dikkate alarak yetiştirin” ifadesi programlar sayesinde öğretmenlerin yol haritası planlardaki kazanımları şekillendiren eğitimin vizyonu bir ifadedir. Çağdaşlığın içini dolduran bir tutum ve davranışların çıkış kaynağı eğitimin amacını belirleyen bir söz olarak da değerlidir.

Eğitim programlarının en önemli işlevi planlama yeteneğidir. Öğretmenin planlama yeteneğinin gelişmesine yarar. Planlama yeteneği, ders kazanımlarını sıralanmasından öte disiplinler arası işbirliğini, kullanılacak yol yöntemi, yararlanılacak kaynakları, materyalleri ve mekânı belirleyerek zamanı yönetme becerisidir.

Burada en önemli sorun merkezi bir otorite etrafında şekillenen bir yapılanma var ki bu da bütün dikkatleri yukarıya çeviriyor planın tepeye bakan yönü sürekli geliştiriliyor ancak tabana öğrenciye bakan yönü aynı oranda gelişemiyor. Bir müddet sonra amacını aşkın araca odaklanan; amirin, müfettişin beğenisine odaklanan bürokratik süreç işlemeye başlıyor.

Oysa asıl hedef kitle öğrencilerdir. Maalesef otorite oluşturma refleksi öğrencinin eğitiminden sorumlu öğretmen ve etrafındaki diğer çeşitli statülerdeki yetişkinlerin tutumlarını da ve bunun yansıması hedef kitleyi de otoriterleştiriyor. Otoriter yaklaşımın paylaşımcı refleksleri zayıftır. Paylaşmayı güç kaybı sayan anlayış, zaaf sayan bir bilinçaltı tutumu söz konusudur.

Bu aynı zamanda ekip ruhunu açığa çıkmasını engelliyor. Çünkü ekip ruhunun temel katalizörü paylaşımcılıktır. Bilgi, görgü akışı olmayan insanlar aynı mekânı kullanabilir ancak ekip olamaz. Bırakın kamu sektörünü özel sektör menfaatleri gereği kümelenme iş modeliyle bir araya geliyor, verimlilik kayıplarını en aza indirmeye çalışıyor.

Ekip yoksa yönetimi de yoktur. Lideri kıt bir toplum ve onca zekâsına rağmen girişimci cesareti olmayan insan modeli ortaya çıkar ki hangi toplum bunu gelecek adına pozitif bir insan sermayesi olarak görebilir?

Girişimcisi olmayan ya da bürokratik engellerle küstürülmüş toplumların istihdam kapasiteleri düşer, eğitim çıktısı insan kaynaklarının devlete kapağı atma refleksinin pekişip güçlenir. Devletin temel iş kapısı olduğu toplumların markalaşma icat kapasiteleri düşerek tüketici toplumuna dönüşmeleri söz konusudur ki bu da hazıra dağlar bile dayanmaz noktasına bizi götürür.

Yetenekler amirin beğenisine göre şekillenmeye başlarsa bir toplumda eğitimden beklenen yeni yeteneklerin keşfi ve yeni iş kollarının gelişmesi demek olan yeni meslekleri açığa çıkartma gibi işlevi maalesef ki olmayacaktır. Bu da o toplumda gösteriş ya da hava atma içgüdüsüyle popüler kültürün egemen kültürün yerine almasını sağlar.

Popüler kültürün bir toplumu küresel firmaların tüketim arenasına dönüştürme gibi ana vizyonu vardır. Eğer o firmalar karşısında bir markanız yoksa sürekli dışarı bağımlı olarak ekonomik egemenliğinizi yitirmeye başladınız denebilir.

Atatürk Kurtuluş Savaşı gibi devasa egemenlik savaşından zaferle çıkmasına rağmen boşuna “asıl egemenliğimizi ekonomik bağımsızlığımızla kazanacağız” demedi.

Eğitim programları, planlama, insan ve ekonomi arasında bizi geri bırakan, kitlesel beceriksizleştirme sürecinin diğer bileşenleri konusunda yeni yazılarda buluşmak dileğiyle hoşça bakınız zatınıza vesselam.

 

Asım KURUMAHMUT


Yayın Tarihi: 21/01/2016